23
Eyl
2010
0

Müşteri Sadece Bir Kez Kandırılabilir? Ya Sonra?

Dükkana girdiniz, mavi bir gömlek beğendiniz. Satın almak için kasaya götürdünüz. Kasiyer mavi gömleğinizi alıp, yerine pembe bir gömlek verdi, barkodunu okuttu ve paketlemeye başladı.

Büyük ihtimalle ilk önce içinizden ? Nasıl yani? dediniz. Baktınız ki iş ciddi, kasiyer beğendiğiniz mavi gömlek yerine pembeyi veriyor. Uyarıda bulundunuz. Ama kasiyer inatla buyurun bu pembe gömlek sizin diyor, ne yapardınız? Mavi gömleği size asla vermeyecek olsa ne derdiniz?

Böyle saçma şey olur mu diye bende kendime sordum. Bana istemediğim gömleği kimse satamaz diye bilirsiniz. Bu durum böyle okuduğunuzda saçma bile görünecektir.

Ancak birçok restoranda yaşanan durum bu. Şimdi size restoran dünyasında geçenlerde başıma gelenleri anlatayım.

Olay İstanbul?un lüks diyebileceğimiz bir semtinde, bir köftecide geçiyor. Kapıdan girerken iştah açıcı bir köfte tabağı fotoğrafı gördüm, altında da fiyatı yazıyordu. Garsona o tabaktan sipariş ettim. Garson o bizim porsiyon köfte tabağımız dedi ve bende onayladım.

Fotoğraftaki tabakta köfte, domates, biber, patates tava ve pilav vardı. Ancak haberim yoktu ki onlar bana başka bir şey satacaktı. Garson siparişleri getirdi. Önümdeki tabakta köfte, domates, patates tava vardı. Ne biber ne de pilavdan eser yoktu.

Garsonu çağırdım, kendisine tabağın fiyatını sordum. Fotoğrafın altındaki fiyatı söyledi. Kendisine bu tabakta eksik bir şey yok mu diye sordum? Biberi unuttuğunu söyledi ve gidip getirdi. Kendisine teşekkür etsem de, bu sefer daha açık sordum. Pilav yok mu? Pilav koymuyoruz dedi. Bende o fotoğrafı gösterdim.

Aslında ne garson ne de aşçı hata yapmamış. Çünkü pilav oraya tabak dolu görünsün diye çekimde konmuş. Büyük ihtimalle biberde yoktu.

Müşteriler gördükleri ürünlerin kendisini isterler, gelmesi muhtemelen olanları değil. Çok küçük gibi görünen ve iyi niyetle yapılan bu tip bir çok şey oluyor restoranlarda. Bunun sonucu işletmeler ilerleyen aylarda kayıplar yaşıyorlar. Bazen bu kayıpların nedenleri bu kadar bariz olamıyor bazen de bu kadar bariz hatalar bir türlü çözülemiyor.

23
Eyl
2010
0

Satış Ekibi Mi Garson Mu? Restoranınız Daha Çok Satsın

Ticari şirketlerde genelde en çok parayı satış ve pazarlama ekipleri kazanır. Kriz döneminde bile bu bölümlere şirketler insan alırlar, yada krizden çıkışta yine ilk bu bölümlerini güçlendirirler. Büyük firmaların tepe yöneticileri genelde satış veya pazarlamaya dönük kişilerdir. Parayı kazandıran ekip olarak görüldüklerinden, bir çok işletmede en gözde bölümlerdir. Peki restorancılıkta işler neden aynı şekilde yürümüyor?

Restoranların çoğu garsonlarının, iyi bir satıcı olması gerektiğinde hem fikirdir. Aynı zamanda işletmeyi sembolize eden kişiler oldukları da aşikardır. Ancak herhangi bir ticari şirkete oranlar bir çok restoran bu işe nerdeyse hiç yatırım yapmaz. Hatta mümkünse en ucuz adamı çalıştırmak ister, onları sadece yemeğin yanında bir kalem daha satmaya motive etmesi gerektiğini düşünür, ve satışçı olarak değil servis elemanı olarak görür.

Türkçenin kullanımından dolayı yanlış algılanan bir durum var. Garsonlar servis yaparlar ancak servis elemanı değillerdir! Satış elemanıdırlar. Satış ile servisi komi ve garson olarak içgüdüsel bir şekilde ayırmaktadır. Ancak bugünün rekabet dünyasında bu sadece hayatta kalmak için mecbur olunan bir şey.

Restoranlar maharetin kendilerinde olduklarını ve kendilerinin sattıklarını düşünürler. Aynı şeyi büyük bankalar, gıda şirketleri, giyim firmaları da düşüne bilirler ancak düşünmüyorlar. Satmak için en iyi ekipleri yaratmaya çalışıyorlar, ellerindeki mükemmel ürünleri bile anlatmak için en iyi adamları ortaya sürüyorlar. Dünyanın dört bir yanında hata yapıyor olamamalılar.

Restoran dünyasının bu durumun üstüne gidememesi de çok aşikar. Yemek işinde ustalık ve lezzet kavramları mutfağı öncelikli kılar. Halbuki standart süreçler ve reçeteler bir kez yapıldığında mutfak işleri çözülmüş olur. Bir yemeğin malzemelerini belirlersiniz, nasıl yapılacağı sürecini belirlersiniz ve standart reçetesi yaparsınız hepsi bu. Her kaşarlı pide siparişi farklı bir macera olamaz, ne yapılması belli bir süreçtir.

Bunun yanında her sipariş alma süreci yeni bir macera, size yeni gelen müşterinin sizi anlaması da ayrı maceradır. Maalesef garsonlarınız için mükemmel satış sürecini yazıp ellerine veremezsinizde. Bu sebepten diğer ticari şirketler gibi restoranlarda satış konusunda yeni bir bakışa ve felsefeye sahip olmaları gerekir. En mükemmel yemeği yaptığınıza inanıyorsanız bunu satmayı en mükemmel satıcı hak ediyordu. En mükemmel değilse ürününüz yine bırakın en mükemmel satıcı satsın.

Daha çok satmak, kendi bölgesinde bir numaralı restoran olmak, şubeleşmek için bu ticari bakışa restoranların sahip olması gerekli. Sizi en iyi satacak insanları bulu, garsonlarınızı satıcı yapın, onları satıcı gibi eğitin, bir satıcı gibi motive edin. Servis yaptıkları doğru ancak servis elemanı olmadıklarını unutmayın. Satış konu olunca gereğinden fazla diye bir şey söz konusu olamaz?.

23
Eyl
2010
0

Restoranlar Nasıl Odaklanmalı? Nasıl Pazarlamalı?

Restorancılık dünyasında herkes den duyacağımız sözler, en iyi ürünü, kaliteli servis ile vereceğiz, fiyatlarımızda piyasaya göre uygun olacak. Esas sorun şu dur ki hangi ürün kaliteli olacak, nasıl bir servis stratejisi seçmiş olmalıydık ki yaptığımız servis için kaliteli diyelim, ve bunlar bu kadar iyi iken piyasa fiyatlarının nasıl aşağısında para kazanacağız; gibi soruların maalesef genelde cevapları bulunmamaktadır.

Somut cevap verebilen iki işletmeyi göz önüne alalım. Biri Karton bardaklı kahveci, diğeri Cam bardaklı kahveci. Karton bardaklı kahveci de da karton bardaklar, sade dekorasyon, self servis var. Bunun karşısında Cam bardaklı kahvecide de cam bardaklar, dekoratif duvarlar resimler, garsonlu servis. Bu durumda her ikisi de iyi ürünü, kaliteli servisi, ve piyasa fiyatlarını belirleyecek güçte işletmeler. Birbirinden bu kadar zıt hareket ederken bile bu soruların doğru cevaplarını bulmak işletmeler için zorlaşıyor. Restorancılıkta nasıl iyi hizmeti, ürünü, fiyatı belirleyeceğiz peki?

İki tavşanı da kovalayan birini bile yakalayamaz. İşletmeler belli ürünlerin veya olayların üstüne odaklanmaları gerekmektedir. Kendilerini odaklandıkları konuda yeniden konumlandırmalılar. Belli özellikleriniz olmalı, yoksa özellik edinmelisiniz, aksi halde bu bir iş olmaktan, mahalle bakkalı olmaya gider. Bulunduğunuz noktadan ileri gidemezsiniz.

Son zamanlarda çoğalan hamburgercilere bakın, 15tl ile 20tl arası sadece hamburgere ödüyorsunuz ve mekanlar gayet yalın, servislerde sade. Sadece hamburgerin fiyatı, bir çok kebapçıda salatası ve ikramları ile yiyeceğiniz yemeğin kişi başı fiyatınız ile nerdeyse aynı. O zaman hamburgercilerin müşteri ile kebapçılardan daha mı çok ilgilenmeleri lazım? Gittiyseniz böyle bir şeyin olmadığını görürsünüz. Aksine son moda hamburgercilerde müşteriye ayrılan m2 kebapçıya kıyasla daha da az. Fiyatta çok o zaman bu işin sırrı ne?

Odaklanılan ürün veya olayın gereklerini yerine getirmek ile sorumlu işletmeler. Odaklandıkları üründe maharetlerini geliştirecekler, sonra bunu sergileyecekler. İnsanlar özveri ile işine bağlı işletmeler görmek istiyor. Bunu da en iyi ifade etmenin yolu en iyi olduğunuz işi yapmak ve bunu herkese anlatmak. Restoranlar birden fazla işe odaklanmaya çalışıyor, ve gerçek işlerini unutuyorlar. Odağınızı seçin ve maharetinizi gösterin, fazlalıklardan kurtulun, kendi yolunuzu ancak bu zaman çizebileceksiniz.

23
Eyl
2010
0

Patronların İlahi Bir Sorumluluğu Var

Çoğu zaman işletmeler, çalışanlarını unuturlar. İşletmelerin kuralları sanki kendi başına çalışabilirmiş gibi. İşletmeler kurallara ve hedeflere sahip olmalıdır, bunları yaşatacak olanda çalışanlardır. En temel sorumluluklarda göz ardı edilir.

Esas sorun doğru yere bakamamak bazen de oraya bakmaktan korkmak. Çünkü orada herkesin bir zamanlar onayladığı, üstüne inşa etiği yanlış kararlar vardır. Patronlar hangi sorumluluklara sahip olduklarını bilmemeleri gerekir, hele bu ilahi bir sorumluluk ise?

Olayı farklı somutlaştıralım;

Benzinli bir araca benzin vermeden çalışmasını bekleyebilir miyiz?

Cevabı hayır, benzinsiz çalışmaz olacaktır.

Peki araba yerine çalışan deseydim, benzin yerinde maaş. Şimdi aynı cümleyi tekrar kuralım.

Benzinli(Maaşlı) bir araca(çalışana), benzin(maaş) vermeden çalışmasını bekleyebilir miyiz?

Cevap, üsteki sorunun cevabı kadar kesin değilse? Başınız dertte demektir. Size bahşedilmiş olan bu ilahi görevi yerine getirmekte zorlanacaksınız gibi?

Piyasada maaş geciktirmeyi kronikleştirmiş işletmeler bulunmakta. Bazıları için bu çok normal bir durum. Hatta buna çok şık bir isim bile vermişler finansman stratejisi. Aslında bu paranın üstüne yatmaktır, kısaca (PÜY) diyelim. Strateji gibi anlamlı kelimelerle güzelleştirmek, sadece şirketleri yanlışa sürüklemekte ve bedelini çok daha fazla para ile ödetmektedir.

Sorunu çözümü ise basit. Çalışanlarınızdan hesap sorabilmek için, daha fazlasını isteyebilmek için, gelişmelerini sağlamak için, sizi sahiplenmeleri için; patronlar ilahi olan görevlerini yerine getirmelilerdir.Patronlar dünya üzerinde rızkın çoğunu dağıtmakla görevlendirilmiş elçiler olduklarını unutmamalıdırlar.

23
Eyl
2010
0

Tanrının İyi Adamları Patronlar

Nedense çoğu insan, patronları sadece kar peşinde koşan canavarlar gibi tasvir etmektedir. Bana ilginç gelen ise bu konular açıldığında çalışanlar; kendilerini bütün bu olaylardan soyutlayarak sanki herkes kötü bir kendileri iyi gibi, rahatlıkla patronun görevlerinden, yapması gereken kendilerine göre patronun eksiklerinden yada adil olmadığını düşündükleri hareketlerinden, açgözlü biri gibi tasvir eden şeylerden bahseder. Çok az kişi bazende hiç kimse, patronların bu dünya üzerine gelen iyi adamlar olduğunun bilincindedir.

Tezgahın sahibi olmak veya başkasının tezgahında çalışmak, ben ikisini de aynı anda yaşama fırsatım oldu. Tecrübe ve para kazanmak için başkaları için çalıştım, başkaları için işçi iken aynı zamanda kendi işletmemi kurdum ve işveren de oldum. Bu sayede iki taraf gibide konuştum, tam olarak neler hissedildiğini anladım. İşçilikten patronluğa yükselseydim, büyük ihtimalle geçmişteki çoğu kötü şeyi unuturdum ve güzel geleceğe bakardım. Çok şükür hafızam iyidir.

Şimdi iş dünyasında giydiğimiz gömleği çıkarmak için, işveren veya işçiyi unutalım. Birlikte bir uzay gemisine binelim Aya gidelim. Biz uzaylıyız ve şimdi aydan bakıyoruz bu patronlar ne yapıyor?

Herkes gibi çalışan insanlar olduğunu göreceğiz, boş kaldıklarında düşünceli olduklarını, bu düşünceli hallerinin uykularını kaçırdığını, her gün yarın için bir şeyler yapmak zorunda olduklarını göreceğiz. Bunların hepsi neden peki?

Patronların üstlerinde herkesin taşıyamayacağı türden bir sorumluluk vardır. Her insan rızkı ile doğar. İnsanlara verilen rızkın bir kısmının dağıtılması, patronlar aracılığı ile gerçekleşir. Çünkü patronlar seçilmiş kişilerdir. Emeğin karşılığını adil bir biçimde dağıtma görevi ile görevlendirilmiştir.

Patron olmayı isteyen veya şuanda patron olan herkes eğer Tanrının İyi Adamlarından olmak istiyorsa bu sorumluluğu tam olarak yerine getirmelidir. Bu işinde başarı ve huzuru getirecektir.

23
Eyl
2010
0

Restoranınız Her Zaman Daha Çok Satabilir

More Drink?

Göcek den çıkıp Fethiye?nin ucunda dökük başı denen burnu geçecektik. Biraz dalga ve rüzgar yedikten sonra burunu geçip, küçük bir koya girdik. Tonoz ile bağlanılan bu noktada küçükte bir restoran var. Konuda akşam vakti bu küçük restoranda geçiyor.

Restorandan sizi gelip alıyorlar, isterseniz botunuza atlayıp gidebiliyorsunuz da. Burnu geçerken bizim botun halatı çözüldü. Botu bağladık ama kaburga kemiğinde küçük bir çatlak karşılığında. Yola çıkmadan önce halatları son bir kez daha kontrol etmemiz gerektiğini bu yolculukta öğrenmiş olduk. Aslında yolculukta ikinci bir ders daha aldık, tonoza bağlanana kadar motoru stop etme. Çünkü motorda tekrar çalışmadı, neyse ki ertesi sabah Göcek?den geleceklerini söylediler.

Tam bu yolculukta dersimizi aldık derken, meğer en büyük ders akşam restoranda olacakmış. Saat 8:00 gibi akşam yemeği için restorana gittik. Bizimle beraber alman bir kafile, bir Hollandalı tekne ve birde filotilla grubu restorana gelmişti. İçecek servisini 9-10 yaşlarında bir çocuk veriyordu. Yanımızdaki Almanlar ilk biralarını bitirdi ve çocuk sordu More Drink? Almanlar birer bira daha istedi. Sonra çocuk diğer masalara da sırayla sordu More Drink? Gecenin ilerleyen saatlerinde her biten bardakta More Drink? diyerek sordu. Hatta masadan bardağını aldığı insanlara bile belli bir zaman sonra tekrar ve tekrar soruyordu. Hızını alamadı bize bile More Drink? diye sordu. Bir ara More Drink? lafını daha kaç kez duyacağım dedim ve saymaya başladım 27?inci seferde bende yoruldum. Ancak bütün gece böyle geçti.

Aslında bu küçük çocuk mükemmel programlanmış, satışın 1 ve 2 numaralı kurallarını uyguluyordu. 1 numaralı kural Sormaktı, 2 numaralı kural Takip. Yaşından dolayı bunu çok donuk ve ezbere bir şekilde yapıyordu. Ancak büyüdüğünde çok iyi bir satıcı olacağı belli.

Peki ama bir restoranın içinde profesyonelce bu işi yapan kaç garson ısrar ve takip yöntemini izliyor. Gittiğiniz son 3 yemekte size garson kaç kere içeceğinizi tazelemeyi sordu yada bir şey tavsiye etti. Aklınızda olmayan bir şeyi kaç garson önünüze koyabildi.

Bir garson gün içinde 5 içecek fazla sattığında oluşturacağı ciro basit hesapla 5×2,5tl= 12,5tl günde buda ayda 12,5×30= 375tl değer ifade ediyor. Ama sadece garsona sat demek yeterli olmayacaktır, onu satıcıya dönüştürmeniz gerek.

More Drink?

21
Eyl
2010
0

Mutfakların Standartlaşması

Yazı yazmayı, not almayı sevmeyen bir milletiz. Yazı yazma tembelliğimiz, aynı zamanda nasıl yazılması gerektiğini bilmememizle birleşince, yazılı kuralları oluşturamıyoruz.

Çoğu restoranın mutfağında standart reçeteler oluşturuluyor. Bu reçeteler her ne kadar standartlaşma için gibi görünse de aslında doğru maliyetlendirme için çıkarılmış reçetelerdir. Standartlaşma için ise malzemelerin gramajları yetmez. Her ürünün reçetesi dışında süreçleri belirlenmesi mecburidir.

Süreçleri yazılmamış bir standart reçete örneği inceleyelim;

Sıcak Çikolatalı Kek Standart Reçetesi:

10 Yumurta Beyazı

10 Yumurta Sarısı

120gr Un

500gr Çikolata

500gr Tereyağ

200gr Toz Şeker

Çikolata ile tereyağı eritip karıştırın. Yumurtaları ayrı ayrı şeker ile çırpın. Unu çikolatalı karışıma yedirin. Yumurtalar ile çikolatalı karışımı karıştırın. Kaplara pay edin, 200 derecede 5dk pişirin.

Bu şekilde bir reçete genelde mutfaklar için fazlası ile detaylıdır. İlk bakışta bunları uygulayarak sıcak çikolatalı keki yapabileceğinize inanırsınız. Ancak bu tarifin bir çok yeri eksiktir. Bu tarif ile sadece şu anki restoranın ustası sorunsuz kek yapar, yeni biri aynısını çıkarması biraz zor olur. İşletmelerin kimseye bağlı kalmaması için standart süreçler şarttır.

Aynı örnekte standart süreçler olsaydı ve yazılış biçimi de olması gerektiği gibi yazılsaydı:

(Kırmızı yazılar, süreci betimleyen yazılardır)

Sıcak Çikolatalı Kek Standart Reçetesi:

(Önce Karıştırma Sırası İle Malzemeler Sıralanmalı)

500gr Çikolata

500gr Tereyağ

120gr Un

10 Yumurta Beyazı

10 Yumurta Sarısı

200gr Toz Şeker

Çikolata(beinmarie usulde tek başına eritilir) ile (ocakta kısık ateşte) tereyağı eritip (beinmarie de erimiş çikolata) içine atıp karıştırın. Yumurtaları ( ayrı bir kaptabeyazlarını bir tutam şeker ile kuvvetli mikserle kar haline gelinceye kadar çırpın yaklaşık 3dk ) ( Yumurta sarılarını elinizdeki şeker ile çırpın şeker yumurta sarısı içinde kaybolana kadar). Unu ( 3 kerede sürekli karıştırarak) çikolatalı karışıma yedirin. Yumurta (sarıları ile) çikolatalı karışımı karıştırın (en son yumurta beyazını ezmeden kaşıkla alttan üste hareket ile yavaşça karıştırın. Fazla karıştırmayın 5-6 defa alt üst etmek yeterli olacaktır). Kaplara pay edin, 200 derecede 5dk pişirin.

Bu şekilde bir tarif sizin nasıl yapacağınızı, nelere dikkat edeceğinizi, ve nerede yeterli olduğunuzu söyler. Gözünüzü kapayıp talimatları uyguladığınızda tarifi yapabilmeniz gerekir. Kırmızı yazıların olmadığı durumda, çikolata yanabilir, yumurtalar yanlış çırpılır ve kabarma istenilen gibi olmaz, şeker iyi karışmazsa tatda farklılık olur vs… Bu sebeplerden zaman zaman aynı ürün mutfaktan farklı çıkar.

Tek bir ustanın kontrolünün kalmak istemeyen veya her zaman aynı lezzette yemekler çıkarmak isteyen mutfaklar bu süreçleri oluşturmak zorundadır.

15
Eyl
2010
0

Restoran Açmak İstiyorum! Ucuz&Pahalı Personel

Restoran işletmecisi bir arkadaşım ile Bağdat caddesinde buluştuk. Yemek yemek için oturduğumuz yerdeki garsonların işlerine hakimiyetleri dikkatimizi çekti. Konu üzerinde konuşurken şimdi size de bahsedeceğim tezimden kendisine de bahsettim.

İyi garsonlar bir grup olsun ben onlara ( satış personeli) diyorum.

Vasat garsonlarda bir grup olsun ben onlara ( servis personeli) diyorum.

Bugün çalışan maaşlarını düşürmek için garsonluk meslek adı, servis elemanı diye dönüşüm geçirmekte. Aslında burada biraz anlam kargaşası var ama olsun. Restoran esas amacı daha ucuz adam almak ki konumuzda bu.

Şimdi Satış Personeli restoranda ne kadar alır sabit maaş (tip hariç), 1000TL den başlar.

Peki Servis Personeli ne kadar alır sabit maaş (tip hariç), 700TL den başlar.

1000TL?lik adam ile 700TL?lik adam arasında 300 lira net fark vardır.

Ay 30 gün olsun, 300/30 = 10TL.

Bu iki çalışanının arasında performans,müşteri memnuniyeti, tecrübe, duruş ve görüntü farkı olacağı herhalde aşikardır.

İsterseniz 800TL ye 1200TL yapalım. 400/30 = 13,3TL günde.

Eminim ki 1200TL ile kendinize gerçek bir satış elemanı bulabilirsiniz. Ve bulacağınız kişi günde 4 tane fazladan Kola satsa aradaki maaş farkını kendi kendine kapamakta. Ancak restoranlar için aradaki kalite farkını kapamaları mümkün değil.

Şimdi kendimize soralım günde kaç lira ciro yapıyoruz ve bütün yatırımımızı günde 10-13TL daha ucuza çalışan adamlarla neden riske atıyoruz.

Dikkat edilmesi gereken tek konu 800lük adama 1200 vermemek. Bu bir tasarruf değildir. Elbette daha pahalı elemandan yararlanmak için iyi bir düzene ihtiyacınız vardır. Ancak düzen iyi değilse daha ucuz elemanlar işleri daha iyi hale getirmeyeceklerdir.