1
Kas
2010
0

Çalıştığınız İşletme İçin KÜZ Test

KÜZ işletmenin açılımı kültürsüz işletmedir. Tedarikçi veya müşteri konumunda çalıştığımız çoğu firma, belki de kendi firmamız küz sınıfına girebilir. Küz şirketler genelde gelişmelere, kendi içinde ve yönetimde oluşan çelişkilere ve müşteri taleplerine duyarsız veya sağır olmaları ile dikkati çekerler. Bu tür şirketler sanki kendilerini topluma bir hediye gibi gördükleri için en çok parayı kendileri kazanmaz ise çok sinirlenebilir … hatta müşterilerinin niçin ceplerindeki paraya onlara bırakıp gitmediklerini düşünürler. Bu düşünce biçimi ve duyarsızlık kısa vadeli kazançlar yaratıyor gibi olsada orta dönemde hiçte verimli sonuçlar yaratmaz.  Ancak ilginç olan yaptıkları yanlışların yanlarına kar kaldığına, yarının yeni bir gün olduğuna, çalışanlarının ve müşterilerinin yarın her şeyi unutacağına inanmalarıdır.

Küz Olmanın Belirtileri

1. Şirket içinde yönetimin adaletine güven yoktur. Çalışanların yönetime güveni olmadığı gibi patron bile yöneticilerine güvenmiyor olabilir. Bu yüzden de yöneticilerinin arkasında onları zor duruma düşürecek senaryolara geçit vererek kendilerince onları test etmeye çalışır. Tecrübeli ve iş imkanları açık olan hiç bir yöneticinin bu senaryoyu kabul etmeyeceğini düşünmezler, bu yüzden de sadece alternatifi (şimdilik) olmayan kişiler ile çalışırlar. Kısacası yaratılan ortam şirket dışından insanları kendisine çekmediği gibi yetenekleri olanları dışarıya atar.

2. Küz?ler tedarikçilerine veya ev sahiplerine vs… paraları olsa da düzenli ödeme yapmaz. Parası olmayıpta veremeyen işletmeleri burada ayrı tutuyorum. Bunu bir finansman zekası olarak görenler bence yanılıyor. Şirketler anlaşmalarına ve sözlerine uymalılar, ancak böyle olanlar saygınlıklarını sürdürebilir ve büyüyebilir. Tedarikçiler bu tür şirketlere kendilerine davranıldığı gibi davranacaklardır, aksini düşünmek en basitinden saflıktır. Bu işletmelerin öncelikleri olmuyor, daha düşük kaliteli ürün bu işletmelere gönderiliyor, en son bu tür müşterilerin işlerini hallediyorlar, kısacası etme bulma dünyası bu.  Sonunda küz olan işletmenin işleri hep aksar, aksamalardan kaybedilen para zeki finansman hamlelerinin çok üstünde olacağını düşünüyorum.

3. Bir işletmenin Küz olmasının diğer büyük belirtilerinden biri de maaş politikasıdır. Adaletsiz maaş dağılımları ve zamanında ödememe bu işletmelerde kanıtsanmışdır. Maaşın zamanında ödenmemesi, ve ödemek için çaba sarf edilmemesi çalışanların bütün inancı ve bağlılıklarını kaybetmesine neden olur. Aslında genelde çalışanlar iyidir ve sorunları halledebilir, ancak inançlarını ve şevklerini kırdıktan sonra, çalışanlarında yapacak birşeyi kalmaz. Yaşadığım bir olayı anlatayım. Bir işletme?de maaş ödemeleri gecikmişti, çalışanlar paralarını beklerken ve huzursuzlanmaya başlamışken süper bir haber geldi. Patron kendisine vergileride katınca yaklaşık 1 milyon TL değerinde Tekne almıştı. Maaşların ödenmemesi ve para kalmadı bahanesi böylece geçerlik kazanmıştı.

4. Küz şirketler çok bilirler onun için de onun içinde yeni bir şey öğrenmeye dirençleri vardır. Hepimiz yeni şeylerde zorlanırız. Ancak bazıları yeni şeyler öğrenmek istemez. Siz çabalar çalışır, anlatırsınız, somut olaylardan yola çıkarsınız tamam oldu dediğinizde, işler yine başa döner.

5. Küz özelliği olan şirketlerde “beyaz yakalı” değişim hızı yüksektir veya bu bir belirti olabilir. Çünkü bu şirketlşerde çalışana bir yatırım, önemli bir kaynak olarak bakılmaz. Sanki boş sandalyeye kim oturursa otursun işler aynı şekilde devam edecekmiş gibi düşünürler. Çalışanların hızlı değiştiği ortamda hafıza ve ortak kültür oluşmaz, şirket ve müşterileri “dejavu” döngüsüne girer.

6. Para harcamadan şahıslardan mucize bekliyorsa. Nasıl yani? Hemen açıklayayım, en temel reaksiyon şudur, birileri gelsin satışları arttırsın ama para harcatmasın. Eğer bunu yapabilen biri varsa, başkasına değil kendine yapar zaten…

Anlatılan olaylar sizin işletmenizde sıklıkla yaşanıyorsa bu gerçek bir problemdir ve çözülmesi gerekir.

Gayet iyi ==>Eğer sadece biri sizin işletmenize uyuyorsa durum iyi. Bu problemi çalışarak aşarsınız. Çünkü zaten işletmeniz diğer konularda yol almış ve öğrenebilen bir yapısı var demektir. Küz değilsiniz korkmayın.

Dikkatli olun==>Eğer 2 vaka size uyuyorsa ve bu durumlar şirket içi huzuru kaçırıyorsa, işiniz zor. Küz olma yolunda ilerliyorsunuz. Problemler kronikleşirse, yeni sorunlar kapınızda…

Durum vahim==>2 seçenekten daha fazlası size uyuyorsa, işletmeniz malesef gerçek bir Küz. Dışarıdan yardım almanız gerekebilir. Tabii tedaviyi önce hasta kabul etmeli, bunu kabul ettirmek sizin ikna ve yönetim yeteneklerinize kalacaktır.

Sorunlara seyirci kalmayın. Bugün yanımıza kar görünen herşeyin bedelini ileride faizi ile birlikte öderiz. İşin kötü yanı faiz için asla kaynak ayıramayız…

21
Eki
2010
0

Kendi Restoranımı Kurmak İstiyorum! 1. Bölüm Mutfak

Restoran işine gireceksiniz yada ileride restoran açmayı planlıyorsunuz, o zaman işin mutfağını bilmeniz gerek. İster sadece para veren yatırımcı olun, ister işin başında durun, yada içinde çalışan patron olun, mutfak restoran işinin çok bilinmeyenli denklemidir. Kendi restoranınızı kuracaksanız mutfak bilginiz olmalı, yoksa bile merak etmeli ve öğrenmelisiniz. Nasıl olsa usta yapar diye düşünenler bugüne kadar o ustanın yapamadığını bazende yapmadığını defalarca acı tecrübelerle öğrendi ve öğrenmeye devam ediyor. Siz siz olun işinizi, yatırımınızı başkalarının iki dudağının arasına bırakmayın. Aşçı olmak zorunda değilsiniz, 100 çeşit yemekte öğrenmenize gerek yok, yıllarınızıda vermenizi istemiyorum… Yemek yapmayı bilmek ile aşçılık ayrı şeylerdir…

Restoran açacaksanız işte kolay yoldan bu işlere başlamanın sırları…

1-)Seçim Yaptığınız Mutfağı Farklı Kaynaklardan Araştırın Okuyun.

Hangi mutfağın üstüne çalışacağınıza karar verin ve o mutfağı hem türkçe yazılı kaynaklardan, mümkünse de yabancı kaynaklardan araştırın okuyun. Bu şekilde farklı bakış açılarından mutfağınızın kültürü hakkında bilgi edinirsiniz. Sadece kültürel değil teknik kitaplarıda okuyun, tarifleri deneyin. İlk başta tekniği tam anlamayabilir, uygulamalarda başarısız olabilirsiniz ancak pes etmeyin. Okudukça ve yaptıkça gözden kaçırdığınız şeyler olduğunu göreceksiniz…

2-) Gezin! Mümkünse Seçtiğiniz Mutfağın Kaynağına Gidin

Çok gezen mi, çok okuyan mı? İkisi de…  Mutfak dışarıdan kolay gibi görünür, altı üstü yemek yapmak demeyin. İnsanların damağında fark yaratmak için her bir bilgi kırıntısına ihtiyacınız olacak. Çoğu zaman yemeklerin orjinal halleri ile şehir yaşantısı ile sentezlenip profesyonel mutfaklarda yapılışı farklıdır.

Tatillerinizi sahil kasabalarında geçirmeyin. Yemeğin kaynağına gidin. Özünü görün, tadın. O yemeğin nasıl bir kültürden çıktığını gözlemleyebilirseniz mutfağın felsefesinide anlarsınız. Bu da yolun yarısı demek, felsefeyi bir kez kaptınızmı artık kendi sentezlerinizi oluşturabilirsiniz. Mutfağın felsefesini anlamak içinde aşçı olmak şart değil.  (Not: Şehirdeki çoğu aşçı sadece şehirli örnekleri gördüğünden, onlar bile bu konuda eksik olabiliyorlar.)

3-) Zamanınız, Varsa Profesyonel Eğitimlere, Yoksa Amatör Eğitimlere Katılın

Türkiye’de de artık çok iyi mutfak eğitimi alabileceğiniz yerler var. Google’a aşçılık eğitimi yazın ve karşınıza çıkan kursları inceleyin. Zamanınız varsa kapsamlı eğitimlere katılın yoksa hafta sonu eğitimlerine. Bu kurslarda 1 günde bile öğreneceğiniz şeyleri kendi başınıza 1 ayda öğrenemezsiniz. Ancak eğitimden önce gideceğiniz eğitimin konusunu araştırın, sorularınız cebinizde hazır olsun elinizden geldiğince eğitmenin suyunu sıkın.

4-) Evde Pratik Yapın ve Davetler Verin

Hangi mutfak olursa olsun, evde çalışın. Elinizle ilkel yöntemlerle yaptığınız işler altın değerindedir. Onlar bir bebeğin ilk adımlarıdır, o adımlar olmadan asla yürüyemezsinizde. Çalıştıkca hızlanırsınız ve pratik bilginiz artar. Okuduklarınızla ve gördüklerinizle de tekniğiniz ilerler.

Ancak taraflı-tarafsız eleştiri şart. Yaptıklarınızı denetin, ikram edin. Çevrenizin tepkilerini gözlemleyin, ne düşündükleri size yol gösterebilir. Bazen eleştiriler sizi üzebilir hazırlıklı olun, saatlerce uğratığınız bir yemeğe birileri “bu iyi olmamış” diyip geçebilir. Aldırış etmeyin ve çalışmaya devam edin.

5-) Kendiniz İçin Adam Bakın

Kendinize adam bakın. Gittiğiniz yerleri değerlendirin. İyi yemeklerini not edin. Belki bir gün oranın aşçısını siz alırsınız. Orası olmasa bile siz bir adım atın o aşçının etrafında yine iyi birileri olacaktır.

.

Hiç bir zaman bir aşçı olmayacaksınız. Onlar kadar hızlı olamaz, çok tarif bilemez, çalıştıkları gibi çalışamazsınızda. Ancak işin özünü bilmeniz gerek. Bu öz o mutfağın temel prensipleri ve felsefesidir. Buna sahip olduğunuzda bariz hatalar düşmezsiniz. İşe aldığınız aşçıya doğru soruları sorarsınız.

Mutfak genelde korkulu bir yerdir. Çoğu işletme bu bölümü birilerine emanet edip, ilgilenmek istemez. Nedeni basit çünkü bu temel prensipleri yerine getiren profesyonel yönetici pek yoktur. Kendi işinizi kuracaksanız siz her konudan haberdar olmalısınız, ustası olmayın ama bilgi sahibi olun.

21
Eki
2010
0

Rerstoranların Pazarlama Çalışmalarına İhtiyacı Var Mı?

Bu soruya yanıt verebilmek için restoranlar arasında bir ayrım yapmamız gerekir.

İşletmeleri 2?ye ayıralım;

Birinci tip işletmeler:

Genelde tek şubeli, büyüyerek şubeleşmeyi hedeflemeyen, kurumsal yapı oluşturmayı amaçlamayan( mahalle arasındaki yerler?).

İkinci tip işletmeler:

Tek şubeli veya çok şubeli; operasyonlarını genişletmek isteyen, standartlaşma ve kurumsal çalışmalar yapan, büyümeyi hedefleyen ve marka yaratmak isteyen işletmelerdir.

Her iki işletme türünde de pazarlama önemli olsa da esasen pazarlama argümanları 2. tip işletmeler için şarttır.

Ancak genelde restoran sahipleri başkalarının yaptıklarını kopya etmenin yeterli olduğunu veya en iyi şeyin ağızdan ağza pazarlama olduğunu söylerler. Bunun diğer bir anlamı kendimize özgü hiçbir şey yapmamak ve geleceğimizi öylece müşterinin iki dudağı arasına bırakmaktır.

Yatırım yapıp, emek verdikten sonra, neden bu kadar teslimiyetçi oluyoruz? Aslında cevap basit ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz.

Bu işi profesyonelce yapabiliyorsanız kendiniz yapın… Yapabileceğinize inanmıyorsanız, dışarıdan profesyonel yardım alın.

Elbette ürün kötüyse ve beğenilmiyorsa yapacak bir şeyiniz yok. Ancak ortalama bir ürünle bile kendinizi pazarlayabiliyorsanız, müşterinin fikirlerini, hissettiklerini, hatta sizin için kuracağı cümleleri bile değiştirme imkanınız vardır.

Herşeyden önce pazarlamanın konusu sadece poster asmak veya kampanya yapmak olmadığını kabul etmelisiniz. Pazarlama işletmeniz ile müşterinizin arasındaki iletişimin tümüyle ilgilenir. Yani müşterilerin sizi nasıl algıladığıyla ilgilenir. Bir restoran için bu ürün geliştirmeden, strateji belirlemeye ve satışa kadar ilerleyen bir süreçtir.

Restoranlarında perakende mal satan herkes gibi pazarlanmaya ihtiyacı vardır.

18
Eki
2010
0

Yatırımcı Olacaksanız Farklı Olmalısınız

Bundan 8-10 yıl önce birkaç tane alışveriş merkezi vardı, bir kaç tane fastfood restoran, bugün gittiğimiz kahve zincirlerinden haberimiz bile yoktu. Her yerde gördüğümüz simit saraylarından, dry age bifteğe kadar bir çok şey çok yakın zamanın markaları.

Biraz geçmişe baktığımızda bugünün çeşitliliğinin olmadığını, bugün büyüyen işlerin o dönemde yeni yeni kurulmaya başladığını görebilirsiniz.

Ancak pazarlamada yönümüzü bulabilmek için bir şeyi kabul etmeliyiz. Bundan 10 yıl öncede bugünde, kendi zaman diliminden bakıldığında, rekabet eskisinden daha zor, çeşitlilik ve rakipler eskisinden daha fazla?

Başarılı bir restoran kurabilmek için elbette işinizi bilmeniz gerek. Ancak rekabette başarılı olmak için işinizi bilmeniz yetersiz kalacaktır. En iyi ürünleri kullanabilirsiniz, çok titiz ve temizde olabilirsiniz ancak esas olan müşterinin zihnindeki yeriniz.

Zihinde yer edinebilmek için farklı olmak zorundasınız. Adamın zihninde yoksanız, size nasıl gelip müşteri olabilir? Vahiy de inecek değilse…

Kendinize şu soruyu sorun, müşteri neden bana gelmeli, ben onun hayatına ne katabilirim. Bu yenilik ve vaatler illaki yeni keşfedilmiş bir ürün veya buluş olmak zorunda değildir. Var olanı farklı yorumlamanız, farklı renklerde olmanız, farklı bir ruh halinde olmanız? Yaptığınız işi alışılmışın dışında yapıyor olmanız da büyük fark yaratacaktır.

Müşterileriniz siz açılana kadar sizden haberdar değiller ve sizin açılmanızı dört gözle beklemiyorlar. Dükkan açıldıktan sonrada bugüne kadar kurdukları düznenin dışında bir şey yaparak size gelecekler bu onlar içinde kolay değil. Size tekrar gelmeleri için diğerlerinden farklı olmak zorundasınız.

13
Eki
2010
0

Cafe Açmak İstiyorum! Nasıl Kendi Cafe mi Açarım?

Çoğumuzun hayallerinde ileride bir cafe veya restoran kurmak vardır. Benimde hayallerim farklı değil. Peki ama nasıl? Ne yapmalıyım kendi cafe mi açmak için? İşte asıl soru bu. Bu yazıda bir cafe açmak ve başarılı olabilmek için yapılması gerekenleri bulacaksınız. Elbette başarı önceden belirlenemez ancak hata yapmamak için önceden çalışmak gerekir işte bir cafe’nin yada daha spesifik olsun bir coffee shop açmanız için izleminiz gereken yollar.

Ana Ürününüz Kahveyi Tanıyın :

Bir cafe açmayı planlıyorsanız satacağınız ana kalemde kahve olacaktır. Kahveyi sıcak yada soğuk, çikolatalı yada sade birçok farklı şekilde sunabilirsiniz. Ancak önce kahve nedir bunu araştırın. Kahve çekirdeği yapacağınız işin kalitesini belirleyen en önemli kalem olacaktır. Arabica, Robusta, Liberica vs… bunlar en çok karşınıza çıkacak piyasadaki hakim türlerdendir. Evde bile olsa bu çekirdekleri farklı markalardan alın için, tanıyın. Kendiniz çekin ve önceden çekilmiş için bu çalışma damağınız güçlendirecektir ve sizi iyi bir kahve içicisi yapmanın ötesine götürecektir.

Kurslara Katılın! Eğitim Her Zaman Şart

Kahveyi tanımak ve hızla bir çok şey öğrenmenin yolu kurslara katılmanızdır. Ülkemizde özellikle yabancı markaların kursları oluyor. Para kıyıp gitmeye değer kurslar oluyor bunlar. Sizin diğer kursiyerlerden bile öğreneceğiniz bir çok faydalı bilgi olduğunu göreceksiniz ve yeni şeyler öğreneceğinizi garanti ederim. Bugün ben bilidiğim konuların kurslarına bile katılıyorum ve yeni şeyler öğreniyorum. Başka insanlarda sizin gibi çoşku dolu onların çoşkularından her zaman beslenmelisizin.

Belki barista olmayacaksınız ama gerekirse baristalık yapacak bilgiye sahip olmalısınız. İşe alırkende, yönetirkende buna ihtiyacınız olacak.

 

Cafe de Hangi Ekipmanlar Gerekir?

Espresso makinası ve kahve değirmeni, blender, pasta dolabı, türk kahve makinası, soslar, bardaklar ve tabaklar vs… Daha birçok şey gerekli olacaktır tabiiki ancak en önemlileri bunlar.

Espresso makinanız ve kahve değirmeni sizin orkestra şefiniz. Gittiğiniz cafeler de ne marka kullanılıyor sorun, tedarikçileri bulun konuşun. Unutmayın bu makinlar sizin her şeyiniz. Kahvenizin ne kadar kaliteli olursa olsun kreması, tadı makinenin kalitesinede bağlıdır. İyi kahve için iyi makine gerekir.

Blender soğuk içeceklerde hayati önem taşır. Blender diyip geçmemeniz gerek. Her nasıl aynı kesmiyor ve her mikser nasıl aynı karıştırmıyorsa blenderlarda böyledir. İyi blender buzu, içeceği ve diğer katı malzemeleri hızlı ve homojen karıştırır. Karışımınızın uzun süre homojen kalmasını sağlar. Çilekli bir karışım kötü bir blenderla 20 dakikada kolayca ayrışırken piyasada bazı markalar 45 dakikanın üstünde sürelerde aynı homojenliği garanti ediyor. Bu da sizin ürün kalitenizi belirliyor. Blender ile son bir not, her buz blender için uygun olmayabilir, bu konuyuda tedarikçilerinize sormanızda fayda vardır.

Pasta dolabı sizin vitrininiz dir. Türkiye’de Avrupaya oranla kahve yanında yiyecek tüketimi yüzdesi yüksek. Bunun başlıca sebebi avrupalı için kahve bir ihtiyaç, sabah bir yere gidip ayak üstü kahve içip güne başlamak bir alışkanlık. Bizde ise kahve tüketimi daha çok birileri ile buluşma esnasında, yada dışarıda oturma ihtiyacımızı karşılarken tercih ediliyor. Cafe açacaksanız bu gerçek sizin avatajınızdır, iyi bir vitrin daima iyi satar.

Bunun gibi diğer öğeleride değerlendirmelisiniz. Ekipman bilgisi her iş gibi gıda sektöründe de çok önemlidir. Bunları değerlendirmek ve gözlemlemek için dükkan açmanıza gerekte yok.

Cafe de Satılacak Yiyecekler

İçeceklerden sonra yiyecekler geliyor. Artık bir çok firma cafeler için çok çeşitli ürünler yapıyor. Elbette kendi ürününüzü kendiniz yapmak, pişirmek isteyebilirsiniz. Ancak bu konuya hakim değilseniz, çırak çıkarsınız. Dükkan yönetmek kendi başına bir konu, kahvenizi yapmak başka bir konu, birde tam bilmediğiniz kek, pasta, sandviç yapmak  girerse işin içine gerçekten karışık bir konu haline gelecektir. Bunun hesabını iyi yapmanızı tavsiye ederim. Satın almak üretmekten daha pahalı görünebilir ama çoğu zaman aslında daha ucuz olabiliyor. Attığınız taş ürküttüğünüz kurbaya değer mi iyi hesaplamanız gerekir.

Müşteriniz Kim Olacak

Ürünü öğrendiniz, ekipmanları tandınız peki ama nasıl satacaksınız. Kendinize sorun “Benim Müşterim Kim Olacak?”. Kadınlar, çocuklar, erkekler, çalışan insanlar kim? Bu gruplardan hangisi müşteriniz olacak analiz edin. Tabii ki de herkes gelebilecek ama ağarlıklı kim gelecek? Analiziniz doğrultusunda bu kişilere nasıl farklı hizmet ve ürünler verebilirsiniz? bunu sorun kendize.

Küçük bir kopya vereyim. Çocuklu ailelerde esas karar verici çocuktur. Sadece erkeklerin dışında kalan bütün gruplarda karar verici kadındır. Yani Kadın ve Çocuk büyük kitlelere hükmeder.

Kendinize Güvenin

Elbette bir çok faktör var iş hayatında. Ancak esas olan temel becerilerdir. Satacağınız malzemeyi biliyorsanız, ekipmanları tanıyorsanız, müşterinizi anlamaya çalışıyorsanız başarı çok uzakta olamaz. Sizinde bir cafe sahibi olmanız için bir engel kalmamış demektir.

13
Eki
2010
0

Kasap & Restoran Modasının Kökleri Hatay da : Pöç Kasabı


Hatay seyahatimde en beğendim kebapçı Pöç kasabı oldu. Adından da anlaşılacağı gibi burası gerçek bir kasap ve üst katında yemek servisi de var. İstanbul da son zamanlarda kasap dükkanlarının aynı zamanda restorancılık yapmaları moda oldu. Ancak Hatay da bunun eski bir kültür olduğunu gördüm. Daha da ilginci fırın ürünlerini yakındaki ekmek fırınına yaptırıyorlar, sebzeleri de yanlarındaki manavdan alıp ne istiyorsanız yapıyorlar.

Ben kağıt kebabı yedim. Sipariş ettiğiniz kebabı o anda eti kesip, kıyma çekip hazırlıyorlar. Ben nasıl yaptıklarını merak ediyordum, hazırlarken hem izledim hem birkaç kare aldım.

İstanbullular için biraz yağlı gelebilir, genelde sadece kuzu eti kullanıyorlar yani istanbul standartlarına göre yağlı ancak olması gerekende aslında bu oranda yağ. Acılı isterseniz de bol miktarda kullanıyorlar haberiniz olsun. Ancak lezzetler çok güzeldi. İstanbul da yediğimiz kebaplardan ayrıydı, olması gerektiği gibi yağlı ve lezzetliydi.


Yedikten sonra ağır gelebilir diye düşünmüştüm ancak gelmedi. Midenizi zorlamayan, lezzet dolu gerçek bir kebap. Yanında verdikleri pideler hemen yandaki fırında yapılıyor. Her şey taze ve anında yapılıyor. İstanbul?da bunun için çok para harcamaya razı oluyoruz, ancak Hatay da bu yemek kültürünün ta kendisi. Milletçe güçlü bir damağa ve zengin bir kültüre sahibiz. İhtiyacımız olansa bu birikimi modern hayata sentezlemek. Hataya yolunuz düşerse uzun çarşının içinde Pöç kasabı farklı bir deneyim olacaktır. Tabii oralara kadar gitmişken, Kral künefe salonu mu yoksa Hatay künefe salonu mu ikilemine düşmenizi de şiddetle tavsiye ederim.

11
Eki
2010
0

İtalya?dan Vitrin Kareleri

Daha önce İtalya?ya gitmiş arkadaşlarımın anlattığı kadar İtalya?nın yemek kültürünün zenginliğini duymuştum. Ancak sizlerle paylaştığım bu kareleri gözlerimle görene kadar bu kadarını bende beklemiyordum. Gördüğüm pastaları yemekten çok izlemek istediğimi fark ettim. Masal filmlerinden çıkmış güzellikteki pastalar, tartlar, hamur işleri sizi başka bir dünyaya götürüyor.

Fotoğrafları çekerken yalnız olmadığımı da fark ettim. Benim gibi başkaları da dükkanların önünde vitrinleri seyrediyordu. Kendinizi çok farklı bir açık hava sergisinde, büyüleyici güzellikte lezzetlerin içinde buluyorsunuz. Tatların görüntüye yansıması…


Sizin gibi vitrinleri izleyen diğer insanlarla aynı duyguları paylaştığınızı, farklı bir ortak dilin oluştuğunu hissediyorsunuz. Dükkanların önü akşam üstü saatlerinde sosyal bir ortama da dönüşüyor. Siz vitrinleri hayran hayran seyrediyorken yanınızda izleyenlerle de kısa sohbetler ediyorsunuz. Hatta muhabbet sararsa içeri girip kahve içerek ilginç arkadaşlıklar bile kurulabiliyor.

11
Eki
2010
0

Çalışma Arkadaşlarınıza Zamanım Yok Demeyin !


Bir çalışanın bir tedarikçiyi aramak için ne kadar zaman ihtiyacı vardır? Arayıp bir kaç soru sorup bunları not etmek peki kaç dakikasını alır? Aranan kişi yerinde ise en fazla 4-5 dakika olabilir. Peki ama çoğu işi neden erteliyoruz ?

Bunun en temel sebebi işlerimizi görev niteliğinde görmemek.  İşler gelir, zamanla halledilir, bizde zaten bu işleri halletmek için oradayızdır.  Ancak bu düşünce biçimi bizi sıradan bir çalışan yapar.

Fark edilmek istiyorsak işimiz ile ilgili her konuyu görev niteliğinde değerlendirmeliyiz. Görevin esası işi tamamlamak ve sonuçlandırmaktır. Size gelen işi geldiği an bu işi nasıl bitiririm diye kendinize sorun. Sonra işi sonuçlandırın.

İşleri hızla sonuçlandırdıkça size daha çok iş düşecek, sonuçlandırdığınız her iş size bir övgüdür. Daha çok iş düştükçe fark edilen, vazgeçilemeyen çalışan olacaksınız.