11
Eyl
2012
0

Restoran veya Kafe Sahibi Olacaksanız…

Restoran veya Kafe’nizi Kim İçin Ne için Açıyorsunuz?

Restoran veya kafe açmak isteyenler ve hazırda sahibi olan herkesin kendisine sorması gereken bir sorudur bu. Restoranınızı veya kafe’nizi kimin için açıyorsunuz? Samimiyetle cevaplanması gerekir. Doğru cevap sizi başarıya ve doğru işlere götürür. Şimdi sorun kendinize kim için yada ne için açıyorsunuz veya açmış bulundunuz?

İş yeri sahibi olmak için kendinize mi açtınız? Mekan sahibi olup, arkadaşlarınızı ağırlamak için çevrenize mi açtınız mi? Para kazanmak ve zengin olmak için, cüzdanınıza mı açtınız? Büyüyüp franchiselar vermek için mi açtınız? Yemek yapmayı seviyordunuz, aşçı olmak için mi açtınız?

Bu soruların cevaplarının hepsi Hayır ise bu iyi haber. Değil ise şimdi daha dikkatli kulak vermenizi rica ederim.

Bütün işletmeler, müşterileri için kurulurlar ve açılırlar. Hergün güne müşterileri için uyanırlar ve onlar için çalışırlar. Önce müşterilerin istekleri yerine getirilir. Buraya kadar hem fikir olduğumuzu düşünüyorum.

İşletmeler müşterilerini memnun etmek için çalışırlar. İşletmeler, müşterilerini görmekten her zaman memnun olurlar. Hatta isterlerki hergün gelsin müşterileri. Onlar mutsuz olduğunda, işletmelerde mutsuz olur. Müşteriler gelmediği zaman işletmeler onları dört gözle bekler. Uzun lafı kısası, restoran veya kafe nasıl bir işletme olursa olsun, yapılan herşey müşteriler içindir. Varlık sebebi müşteridir.

En başta sorduğumuz sorumuza geri dönelim…

Restoranınızı veya kafe’nizi kimin için ne için açıyorsunuz?

Cevap artık bariz. Müşterileriniz için. Ne para için, ne şan şöhret, ne bir iş olsun diye… Her ne pişiriyorsak, servis ediyorsak herşey müşteriler içindir.

Açacağınız işletme ister kafe, ister restoran olsun, müşteriler kutup yıldızı gibi size hep aynı doğru yönü gösterir. Menünüzü, dekorasyonunuzu, fiyatlarınızı, konseptinizi, düşünürken aklınızda hep müşterileriniz olsun.

Müşterilerini unutan çok patron gördüm. İşlerini ve kendilerini düşünüyorlardı. Tek düşünmeleri gereken en değerli varlıklarını ve var olma sebeplerini unutmuşlardı.

“2010’un şubat ayı. Bakırköy’de yöresel yemeklerin yapıldığı bir restoran yardım istedi. Dükkanını yeni müşteriler çekmek ve paket servisini geliştirmek istiyormuş. En broşür çalışmasından karşılık alamayınca yıldığını anlatmıştı. Restoranda oturup çevreyi izledim. Bakmak için garsondan broşürlerini istedim. Müşterilerin çoğunun 40 yaş ve üstü bir kitle olması dikkatimi çekti. Elbette bu yaştaki insanların öğlen hamburger veya sosisli yemeyeceğini düşündüm. Burada olmaları tabiidi. Sonra da paket servis için broşüre baktım.

Bir broşüre birde müşterilere bakıyordum. Benim genç gözlerim broşürde yazılan yazıların çoğunu zor okuyordu. Broşürün zemini siyahtı. Yazı karakterleri çok köşeliydi. 40 yaşını aşmış bu insanlar ve bu restoranı henüz bilmeyen akranları bu broşürden ne okuyup, be anlayabilirdi ki? Büyük ihtimalle ile kafalarını çevirip bakmamışlardı bile.

Patrona sordum: “Broşürünüz sizce neden başarılı olmadı?”

Patron: “Bende anlamıyorum bu müşterileri. Bayağada üstünde uğraşmıştık. Dağıtmada problem olabilir.”

Ben: “Broşürün tasarımı sizce nasıl”

Patron: “Daha öncekilerden daha şık oldu. Ama broşürlere insanlar pek bakmıyor.”

Ben: “Evet broşürünüz şık olmuş. Ama size uygun olmamış. Sizin müşterilerinizin çoğu 40 yaş ve üzerinde. Bu broşür onlar için fazla şık.”

Patron: “Şık derken, güzel görünüyor diyorum. Siz ne anladınız?” Burada ortam bir anda gerilmişti. Ama gerilmesi gerekliydi. Çünkü en değerli varlığını unutmuş biri ile konuşuyorum. Gerilim bu tip durumlarda genelde işe yarar.

Ben:” Broşür siyah zemine beyaz yazı ile yazılmış. Karakterler çok köşeli. Sizin fiyatlarınız piyasının üstünde, bu broşür onu daha da pahalı göstermiş. Ben müşteri olsam bu şekilde ağır ve şık bir broşürden korkarım. Acaba bu filmin sonunda hesap nasıl kesilir diye düşünürüm. Ancak esas problem sizin müşterileriniz 40 yaş ve üstü, siyah zemin üstüne beyaz yazıyı zaten okumakta güçlük çeker. Ben bile zorlandım okurken. Bu yazı karakterleri ile işleri daha da zor. Uzaktan bakınca okunamayacak bir yazı kütlesi gören müşteri zaten broşürle ilgilenmemiştir.”

Patron: “Doğru olabilir. Biz güzel görünsün istemiştik.”

Ben: “Elbette güzel görünmeli. Ama sizin müşterilerinize güzel görünmeli. Göremediğiniz bir şeyin güzel yada çirkin olduğunu zaten söyleyemezsiniz. Müşterileriniz bu broşürü göremedi ve bu değerlendirmeyi hiç yapamadı. Şimdi ne yapacaksan onlar için yapmalıyız. Göreceksiniz müşteriler aslında herşey ile ilgileniyor. Ama kendileri için yapılırsa.”

Bu konuşmamız 15-20dk daha devam etti. Sonra ben 1 saat daha oturdum ve izledim. 1,5 ay sonra 1 motor ve 1 motorcu daha aldılar. Elbette broşür ve bakış açıları değişmişti. Dağıtım şeklinide aynı felsefede düzenledik.

22
Oca
2012
0

Gördüğünüz Gerçektir! Gerçek Olan Nedir? Konumuz Hijyen

Gıda işinde en önemli şey nedir?

Genelde bu sorunun cevabının büyük kısmı için hijyen ve temizlik derler.

Televizyonda bir çok yemek programı var, restoranların gezilip, tanıtıldığı. Onların şeflerini ve patronlarını dinleyin, en önem verdikleri şeyin genelde hijyen ve temizlik olduğunu söylerler.

Arkadaşınıza sorun gıda işinde en önemli 2 şey nedir diye? Büyük ihtimale o da hijyenden, temizlikten bahseder.

Nedense gıda, restorancılık hakkında söyleyecek pek sözü olmayan temizlik ve hijyen diye başlar lafa?

Şimdi ben size soruyorum en son hangi restorana sırf hijyenik ve temiz diye gittiniz?

Yada daha önce hiç, restoran çok temizmiş diye, tekrar tekrar gittiğiniz oldu mu?

Veya burası da ne temiz restoranmış, çok hijyenikmiş hep buraya gelelim gibi bir cümle hiç aklınızdan geçti mi?

Hiç sanmıyorum.

Temizlik ve hijyen müşterinin algısı ile sınırlıdır. Asgari şartlar sağlanması ise yeterlidir.

Hayal edin,

Tertemiz pırıl pırıl porselen bir tabakta 6 adet köfte var. Köfteler sulu, güzel kızarmış, ve mis gibi ızgara kokuyor. Masa tertemiz, garson pırıl pırıl, mekan tertemiz.

Sizce bu işletme temiz midir? Cevap Evet temizdir.

Mutfaktan çıkan her köfteyi yere attıktan sonra tabağa koysaydı aşçı ve bunu kimse bilmeseydi…

Hala temiz miydi? Bu gerçeği bilen için değil. Hatta artık o yemek yenemezdi.

Ama bunu görmeyen müşteri, az önceki mükemmel tabak ve tertemiz restoranda bu yemeğin hijyenik olacağını düşüneceğinden şüphemiz yok.

Çünkü bütün insanlar gördüklerini, çoğu zamanda gördüklerinden sadece anlayabildiklerini algılarlar.

Bu aşırı uç örnekten sonra, daha olağan bir durumu gözlerimizin önüne getirelim. Üç farklı işletmede sulu yemek aşçısı hayal edin, tezgahım başında duruyor.

1.      aşçının beyaz bir önlüğü var, içinde kendine ait kazağını giymiş.

2.       aşçının beyaz önlüğü, içinde aşçı kıyafeti, kafasında şapkası

3.      aşçı da 2. aşçı gibi, beyaz önlüklü, içinde aşçı kıyafeti var, şapkası var ama bütün bu giysilerde işletmenin logoları, önlükte aşçının ismi yazılı olsun.

Soru şu: Hangisinin temizliğe, hijyen kurallarına daha çok uyma ihtimali vardır?

Büyük ihtimalle çoğumuz 3. şık diyecektir. Haklıdırda. Çünkü düzenin yanında, markalaşma, standartlaşma ve çalışana verilen değer, diğer işlerinde düzgün ve kurallar çerçevesinde yürütüleceği kanısını oluşturur.

Müşterinin algılayacağı şeyler, etin nasıl işlendiği değil, sizin onu nasıl sunduğunuzdur. Bu açıdan bakarsanız birkaç işletme dışında çoğu restoran sınıfta kalır. Belki içerisi çok temizdir, belki her gün 5 kez temizleniyordur? Ama bunu müşteriye algılatabilmenin yolu sadece hijyene ve temizliğe önem vermekten geçmez.

Temiz ve hijyenik olmaktan çok ayrı gibi görünen, kurumsallaşma ve markalaşma aslında konunun tamda kendisi olabilir.

?

22
Tem
2011
0

Evlere Servis Büyümenin Formülü

0,3  ->   0,5  ->   0,7  ->   1  ->   1,5

Yukarıdaki sayılar restoran içi servisle geçimlerini sağlayan restoranların,  muhtemel evlere servis cirosu/restoran içi servis cirosu oranlarıdır. Paket servis için kurulmuş işletmelerde senorya tümüyle farklı olduğundan ileride bahsedeceklerim onlar için geçerli değildir. 0,5 demek 1500TL günlük toplam cironun; 1000TL?si masa servisinden geliyor, 500TL?si evlere servisten geliyor demek. Kısaca günlük evlere servis cirosu/restoran içi ciro => 500/1000 = 0,5.

Aylık basit hesapla, ortalama 45bin lira ciro yapan bir yerin, 15bin lirası evlere servisten geliyorsa bu aylık 0,5?e denk gelmektedir.

Evlere servis cirosunun 0,5 olması, restoran içi servisin iyi olduğu işletmelerde karşılaşılan bir orandır. Bunun altındaki bütün oranlar, çok büyük bir salonunuz olsa bile, evlere servis yapmak istiyorsanız düşük bir orandır. Salonunuz ne kadar büyükse ve doluyorsa, evlere servis gücünüzde o kadar çok olabilir. Bu sebepten işletmeler evlere servis cirolarını değerlendirirken kendi büyüklüklerinde restoran içi ciro yapan işletmeler ile kendilerini kıyaslamalıdır.

Evlere servis cirosunun, restoran içine oranı 0,7 ? 1 arası ise, bu iyi bir orandır. 1 demek, günlük ortalama 1000TL evlere servis cirosu ve 1000TL restoran içi servis cirosu demektir. Yani iç servis = evlere servis.

Salon servisi başarılı olan her işletme için hedef bir orandır 1?e 1. Bu oran diğer bir deyiş ile salonunuzu 2 kat büyütmek demektir. Şimdi hayal edelim, cironuz ve kiranız ne olursa olsun, salonunuz 2 kat büyüseydi ne kadar daha fazla kazanırdınız? Bunları hem de kira ödemeden, sabit yatırımlar yapmadan kazanmak restoranlar için büyük nimet.

Tabii bu büyük nimetten yararlanmak için, ürünleri bir kutuya koyup göndermek yetmiyor.

Restoranların başarısı nasıl yemeği tabağa koyup masaya götürmek ve servis açmak kadar basit değilse, evlere serviste basit değil. Farklı konular bulunmaktadır; evlere servis standartları, evlere servis süreçleri, sürekli iletişim, kurumsal kimlik gibi. Aslında bu konular restoranın bünyesindeki çalışanların profesyonelliklerinin dışında konulardır.

Başarısız veya istenilen cirolara ulaşamamış örneklerin çoğunda görülen şudur; restorancılık kökünden gelen kişilerin tam olarak ne yapmaları gerektiğini bilememeleridir. Bu da aslında gayet doğaldır. Çünkü evlere servis restorancılığın dışında bir konudur. Evlere servis demek dağıtım demektir. Elbette yiyeceğin dağıtımı olduğundan, yemek kültürüne sahip kişiler gerekir, ama yemekçi kişiler değil.

Başarılı dağıtıma sahip evlere servis yapabilme kabiliyeti ilerleyen yıllarda daha da büyük önem kazanacaktır. Gelecekte büyüyebilecek restoranlar, evlere servis konusunda çalışmış ve başarılı olanlar olacaktır. Sabit maliyetlerin arttığı, müşterilerin internet başında daha çok oturduğu ve hatta sosyalleştiği bir dünyada, dükkan açıp beklemek gün be gün zorlaşıyor. Sanal alemlerde arkadaşlık kuran, alışveriş yapan, iş yoğunluğundan dışarı çıkamayan insanların sayısı ise her gün artıyor. Şimdi burada müşterilerinin yanında olabilen restoranlar cirolarını uçuracaklar. Diğerleri ise önlerinden geçenler ile yetinecekler?

31
May
2011
0

Vişneli Dondurma (Sorbe)

Geçenlerde tatlı bir şeyler olsa da yesek dedik. Ama hafif olsun, içinde de yağ olmasın diye iç geçiriyorduk. Meyve yemek aslında en faydalısı olurdu, ancak meyve bu tatlı isteğini kesmeyecekti. Daha tatlı bir şeyler ne olabilirdi?

5-10 dakika düşündükten sonra, ampul yandı. Meyveli dondurma (Sorbe) yapacaktım. Hem yağ yoktu, hem tatlıydı hem de içinde bolca meyve olacaktı. Çokta hızlı ve kolayca yapılabilirdi (tabii dondurma makineniz var ise). Hangi meyveden yapsak diye düşünmeye başladık. Buzlukta dondurulmuş vişne vardı, neden olmasın diyip indirdik vişneleri…

Vişneli Dondurma (Sorbe) Tarifi.

Tarif basit;

Vişne                                    1 kase

Şeker                                    1 su bardağı

Su                                          1 su bardağı

Üç malzemeyi bir kaba koyuyorsunuz.

Blender ile iyice çekiyorsunuz. 1 dakika yeterli olacaktır.

Dondurma makinenize karışımı dökün.

İstenilen kıvama gelince dondurmayı makineden alıp, buzluğa kaldırın.

Vişneli dondurmayı ne kadar zamanda yaptığımı sizler için ölçtüm. Toplamda 40 dakika içinde taptaze dondurmam hazırdı. Bunun sadece 10 dakikası siz çalışıyorsunuz geri kalan 30 dakika makine çalışıyor.

Vişneli dondurma tatlı krizimizin önüne geçti. Kışın dondurma yenmez diye düşünenlerdenseniz, yazdan beri dondurmayı çok özlemişiz. Eminim sizlerde özlemişsinizdir…

14
Nis
2011
0

Mutfak Ekipmanları Elektrikli Mi Olmalı Yoksa Gazlı Mı?

Sizce hangisi daha tasarruflu yakıt tüketimine sahiptir. Doğal gazlı cihazlar mı elektrikli cihazlar mı?  İçinizden doğal gaz daha ucuz olur dediğinizi duyar gibiyim. Genel kanı doğal gazın birim fiyatının elektrikten ucuz olmasından dolayı, gazlı bütün ekipmanlarında, elektrikliye kıyasla daha tasarruflu olduğudur. İş kurar iken hesaplarınızı olabildiğince kesin rakkamlar üzerinden yapmalısınız. İşinizi şehir efsanelerine bırakamazsınız. O halde her ekipman için doğal gaz daha avantajlı diyebilir miyiz? Kısa cevap Hayır diyemeyiz. Peki ama neden? İşte mutfakçınızın veya doğalgaz mühendislerinin kısaca kimsenin size veremiyeceği bilgiler…

Kendime ilk defa fritöz alırken sormuştum gaz mı elektrik mi diye. Elektrikli fritöz, satın alırken gazlıdan daha ucuzdu, yaklaşık 400TL kadar. Ancak aklımda bir soru vardı. Fritöz elektrikli olursa, elektrik maliyetim gaz maliyetine oranla daha mı yüksek olur?

Elektrikli fritöz ilk alırken ucuzdu, gazlı ise pahalı. İçimden bir ses başta çok para verip gazlı fritöz alırsam ileride tasarruf yapabileceğim yönündeydi. Ancak işi şansa bırakamazdım. Hangisi daha çok yakar diye sorduğumda, mutfakçıdan veya doğalgazcıdan tam bir cevap alamamıştım. Büyük ihtimalle sizde sorsanız rakkam veremeyeceklerdir. Bende kendim hesapladım. Nasıl mı?

Cihazların enerji maliyetlerini hesaplamanın yolu;

Gazlı cihazlar için;

  • İlk önce mutfakçınızdan cihazın tüketim miktarını öğrenin. Öğreneceğiniz miktar büyük ihtimalle Kw cinsinden olacaktır.
  • Bu Kw değerini, doğalgaz birimi olan metreküpe çevirmeniz gerekecektir. 6Kw birim yuvarlak hesap 0,65 metreküpe denk gelir. Ama tam hesap için doğalgazcınıza sorduğunuzda onlarda 30 saniyede size tam hesabı yaparlar.
  • Kullanacağınız metreküp miktarını bulduktan sonra İgdaş?ı arayıp, birim metreküp fiyatını öğrenmelisiniz. Kdv?yi eklemeyide unutmayın.
  • Ardından kullanacağınız metreküp fiyatı ile birim fiyatı çarptığınızda tüketiminizi bulacaksınızdır. Böylece gazlı fritözünüz, bir saat sürekli çalıştığında kaç kuruş yakacağınızı artık biliyorsunuz.

Şimdi gazlıya alternatif elektrikliyi hesaplamanız gerekli. Elektrik hesabı biraz daha kolay.

Elektrikli cihazlar için;

  • Mutfakçınızdan cihazın tüketim miktarını öğrenin.
  • Bağlı bulunduğunuz elektrik kurumundan, tesisat numaranızı vererek, birim fiyatınızı öğrenin. Elektrik maliyeti bölgelere göre farklılık gösterdiğinden, tesisat numaranız olmasa bile bölgenizi, semtinizi yetkiliye söylemeniz gerekecektir.
  • Aldığınız birim fiyatı, cihazın harcaması ile çarptığınızda, harcamanızı bulacaksınız.

Artık elinizde aynı cihazın doğalgaz ile çalışma maliyeti ve elektrik ile çalışma maliyeti bulunmakta. Artık seçim yapmak çok kolay, küçük olan rakkam avantajlı olan.

Benim fritöz hesabımda, elektrikli küçük bir fark ile daha tasarruflu çıkmıştı. Bende elektrikli fritöz almıştım. Bunun yanında elektrikli daha basit bir sistem olduğundan, daha az problemli ve satın alma fiyatıda daha ucuzdu.

Tasarruflu olmasının sebebi ise, gazlı fritözün elektrikliye oran ile çalışırken daha çok enerji harcaması idi. Gazlı fritöz önce yağın olduğu kazanı alttan çıplak ateş ile ısıtırken, elektrikli fritözün rezistansları ise yağın içinde olduğundan yağa direk temas ederek kolayca ısıtıyordu. Böylece elektrikli fritöz daha az enerji ile aynı işi yapabiliyordu.

Özetle, gazlınında avantajlı olduğu durumlar bulunmakta, elektriklininde. Önemli olan sizin doğru hesabı nasıl yapabileceğinizi bilmeniz. Artık hesabı nasıl yapacağınızı biliyorsunuz. Bu hesabı yapacağınız zaman mutfakçınızın yüzündeki şaşkın ifadeyi görmekse an meselesidir.

17
Mar
2011
0

Marka Restoran Olma Yolundaki Büyük Yanılsama

Gerçekten Dönüyor Mu?

Restoran açmak mı istiyorsunuz? Yada var olanı Marka yapmak mı?

Hadi bir restoran hayal edelim. Bu hayalimizdeki restoran ne olsun, dünya mutfakları, köfteci, kebapçı, Çin lokantası, hamburgerci? İşimiz kolay olsun diye ben köfteci açalım diyorum.

Şimdi elimde çok lezzetli, bir köfte tarifi var. İşin başına da çok güvenilir aşçılar geçecek. Yani yemekler garanti çok güzel çıkacak. Servis personeli de işi bilen adamlardan kurulacak.

Sizce bu köftecinin Marka olamaması için bir sebep var mı? Kadro tam, yemekler güzel?

Neden Marka olmasın değil mi?

Bugüne kadar birçok işletmeciyle, mutfak şefi ile ve restoran personeli ile tanıştım. Hepsi aynı şeyi söyler ?iyi ürün, iyi servis?. Ardından bunlar oldu mu, marka da olursun derler.

Ben diyorum ki iyi ürün de iyi servis de sır değil ve yapmak teknik bir konu. Çalışan herkes becerebilir. Ama Marka olmanın yolu bu değil?

Ramiz köfte mükemmel köfte yaptığı için mi büyüdü? Yada HD İskender en mükemmel iskenderi mi yapıyor? Veya Mc Donald?s en lezzetli hamburgerin sahibi mi gerçekten? Yani HD iskenderin döneri daha önce bulunamamış bir formül müydü? Mc Donald?s hamburgerini size versem sizde o hamburger üzerinden binlerce dükkan açabilir misiniz? Tek sorunumuz ürün veya servismiş gibi yapmak büyük bir yanılsamadır. Ve sizi çıkmaza götürür.

Bu markalar ve diğerleri işlerini iyi yapıyorlar, ama kabul edilmesi gereken şey ürünün veya servisin Marka olma yolunda sadece standartları olmasan gereken bir operasyondan başka hiçbir şey olmadığıdır.

İyi ürünü ve iyi servisi odak olarak belirlediğinizde, kalite odaklı bir işletme olursunuz. Buna kafayı takmak kolaydır. Çünkü iyi ürünü ve servisi kendinizce ölçebilirsiniz. Ancak Marka olmanın yolu bu değil.

Marka olmak için müşteri odaklı olmanız lazımdı. Kalite odaklı bir zihin yapısı asla müşteri odaklı yapıya geçemez. Ve o büyük yanılsamaya tutulur; ürünü geliştirmek ve servisi iyileştirmek?

Marka olmak istiyorsanız, kendi işletmenizin müşterisi olun. İşiniz gücünüz müşterinizin, ilgi alanları, merakları, görmek isteyeceği yenilikler, huzuru, rahatı, keyfi, arzuları, fantezileri olsun. Müşteri odaklı zihin yapısı böyle çalışır. Müşteri için yaratıcı düşünür. Böylece müşteri için duyulan tutku ve çalışma, standart ürünleri ve hizmetleri Marka yapar.

Marka para harcayıp mükemmeliyetçilik ile, ne mutlu ki olunamayan bir şeydir. Müşteri için tutkulu değilseniz, onun için çalışmıyorsanız boşverin Marka olmayı. Yada Marka olmak için, bu yetilere sahip bir düzen kurun. Ama mükemmel ürün ve hizmet ile çok uzağa gidemeyeceğinizi unutmayın. Bu çok büyük bir yanılsamadır?

7
Mar
2011
0

Seninki Kaç Santim ?

Küçük balık yoksa büyük balık da yok! Balık neslinin tükenmesine dikkat çekmeye çalışan ve türleri korumayı amaçlayan bir çalışma ?Seninki Kaç Santim?.

Çocuğunuz İçin Destek Vermelisiniz

Kendinizi umursamıyor olabilirsiniz, bana ne diyebilirsiniz? Ama çocuğunuz için öyle mi? Yada çocuğunuzu her şeye bana ne diyen biri olarak mı yetiştirmek istersiniz? Hiçbir anne baba istemez.

Bu ?Seninki Kaç Santim? çalışmasının çocuklarla ne ilgisi var peki?

Hep dersiniz ya dünya çok bozuldu, tatlar eskisi gibi değil, ah nerede o eski? Bozan, tüketen bizleriz. Belki tek başınıza dünyayı kurtaramazsınız ama birlik içinde bir şeyler değişebilir.

Şuanda binlerce kişi sizin gibi yavru balık almamaya dikkat ediyor. Pazarlarda balık türleri azalıyor, gelecekte daha da azalması öngörülüyor. Geleceğimizin ne kadarını kurtarırsak çocuklarımız için kardır.

İsterseniz Değiştirebilirsiniz

Lüferin boyu ile ilgili kampanyalar ses getirdi. Çinekop ve Sarıkanat?ın daha yavru olduğu ve yenmemesi gerektiği günden güne yayılıyor. Halk ve medya Lüfer balığına sahip çıkınca, yetkililerde sahip çıktı. En son bir kanalın ana haberinde Başbakanlığın konu ile ilgileneceğine dair haber çıktı. Ben almasam ne olacak demeyin. Birey olarak, bugün balıklarımıza, yarın çocuklarımızın geleceğine sahip çıkın.

Greenpeace sayfasına gitmek için tıklayın.

2
Mar
2011
0

Restoran İşletmeye Hazır Mısınız?

Genelde gıda sektörünün dışındaki arkadaşlarım restorancılığın eğlence dolu, renkli bir iş olduğunu düşünüyorlar. Kısmen haklılarda. Hepimiz keyifli günlerimizde, arkadaşlarla birlikte olmak için, özel günlerimizi kutlamaya veya güzel bir şeyler yemek için gideriz restoranlara.

Ancak bu dışarıdan görünen kısmı. İçerideki dünya ise çok başka. Sonuçta ev sahibi olduğunuz an keyif için gelen kişilerin keyiflerini yerine getirmek zorundasınız? Restoran işletmecisi olmak için neyin sizi motive ettiğini düşünün ve kendinize karşı dürüst olun,

Restoran işletmecisi olmanın bir çok güzel nedeni vardır. İşte size birkaç tanesi:

  • Sürekli koşulların değiştiği çalışma ortamı.
  • Anlık zorluklara meydan okuma şansı.
  • Bu işe gönülden bağlanmış olmak.
  • Yemeğe ve gıdanın kendisine olan merak.
  • Boş durmayı ve tatilleri sevmemek ve sürekli çalışmak?(resmi tatillerde bile).
  • Aile işini devam ettirmek.
  • Nakit para kazanmayı istemek.

Ancak bunların aksine alttaki maddelerde yazanlar size daha yakın geliyorsa belki durup bu işi tekrar düşünmelisiniz:

  • Bu işin eğlenceli olacağını düşünmek.
  • Arada takılacak, bir mekanın sahibi olmak.
  • Bir yer açarak şef olma hayali.
  • Ümit usta yaparda siz yapabilir misiniz?
  • Emeklilik hayatında hep bir restoranınız olsun istemeniz.

Eğer restoran işletmeciliği konusunda sizi motive eden öğeler daha çok ikinci grupta ise moralinizi bozmayın ama bir daha düşünün. İlk grup size daha çok uyuyorsa işin zorluklarından da haberdarsınız demektir. Artık finansal, insan kaynakları, işin konsepti gibi konularda daha ileri araştırmalar yapmaya hazırsınız.